SENİN EN SEVDİĞİN KARAKTER HANGİSİ?
Karakterler  
 
  BAZI FİLM VEYA ÇİZGİ DİZİ KARAKTERLERİ 05.05.2025 09:42 (UTC)
   
 

Hannah Montana



HAKKINDA BİLGİ:

Hannah Montana 24 Mart 2006'da yayınına başlanan Disney Channel orijinal dizisidir. Dizide çifte yaşam süren Miley Steward konu ediliyor. Miley, 15 yaşında sıradan bir gençtir. Ama onun ikinci yüzü Hannah Montana ise dünyaca ünlü bir pop yıldızıdır. Miley'nin sınıf arkadaşları onun ikinci kişiliğini bilmemektedirler. o dünyayı dolaşır, hayranlarını aynı zamanda menajeri olan babasının yazdığı müzikle eğlendirir. Miley her çocuğun hayalindeki hayatı yaşar. Ancak gözkamaştırıcı yaşamın ve şöhretin limuzinler, şık giysiler, ünlülerle takılmak gibi getirileri olsa da Miley en çok kendisine diğer gençler gibi davranılmasınıve yaşıtları gibi bir yaşam sürmeyi ister.

9 Nisan 2008'de, Hannah Montana'nın 3. sezonunun yayınlanacağı söylendi ve 4 Ağustos 2008'de 3. sezon çekilmeye başlandı. 3. sezonon ilk bölümü 2 Kasım 2008'de yayınlandı ve şu anda çekimleri devam ediyor.
2009 EYLÜL AYI STAR ÇİZGİ FİLMİ
 

BLOOM
       Merhaba,ben BLOOM.
10 Aralık'ta doğdum,sihirli burcum
Ejderha.
Dünyadaki Gardenia'dan geliyorum.
Orada annem Vanessa ve babam Mike ile yaşıyordum.Bir gün sarışın bir periyle tanıştım.geldim.Sihirli güçlerim olduğunu fark ettim.
İşte herşey böyle başladı.Alfea'ya geldim.Burası bambaşka.
İnsanlar benim cömert,dürüst,asil yürekli,atak ve karizmatik olduğumu söylüyorlar.
2009 AĞUSTOS AYI STAR ÇİZGİ FİLMİ 

Play Winx Club Makeup

HAKKINDA BİLGİ

Benjamin Tennyson, kuzeni Gwen ve büyük babaları Max ile yaz tatili başladığı sırada kamp gezisine giderler. Ben Gwen'le kavga ettikten sonra ormana doğru gider, kimseden uzak yalnız kaldığı için sevinmiştir ve yerde uzaylı kabuklu bir şey görür. Bulduğu gizemli maddeyi inceler, maddeyi sevmeye başlamıştır, Omnitrix adlı madde içerde saklıdır. Madde atağa geçerek daima kalacak şekilde bileğine bağlanır ve on farklı uzaylı formuna dönüşme yeteneği verir, onların her birinin kendine ait eşşiz gücü vardır, bunlar DC'nin komik kahramanlarına epeyce benzer. Daha sonraları bu 10 kahraman dışında başka yaratıkların DNA'larıyla yeni uzaylılar çıkar. Buna karşın Ben yeni düzenli yetenekleri ile diğerlerine yardım etme sorumluluğunu anlar.

İlk sezonda, bir noktada konusu kötü adam Vilgax kötü uzaylı savaş efendisi olup Omnitrix'le galaksiyi fethetmiştir. Vilgax, Ben ile savaştığında en sonunda onu yakalamıştır ve sonsuz bir güç yaymıştır.Vilgax Sezon başladığında yaralanmış, Omnitrix'i bulup iyileşene kadar çeşitli birçok şey gönderdi. Sonra o en azından iyileşti, kendisi yeniden almak için kalkıştı, sadece Ben, Gwen ve Max onu durdurdu. Ayrıca, sezonun başından sonuna kadar Max uzaylılar hakkında diğerlerinden daha iyi biliyordu, o sonuçları açığa vurdu ve Vilgax önceden onunla kavga etmişti. Bazı kurnaz işlerde Ben'in gücü büyür ve Omnitrix'i sorumluca bilgili olarak kullanır, dikkate değer vurguyla kullandığı bölümde Kevin 11'le birleşti.

İkinci sezon çoğunlukla ilerkilerde "Kötü adam haftası" olarak düzenlendi. Bir kaç bölümün konusunun merkezi Kevin'dı, Ben ilk sezonda onunla tanışmıştır. İlk tanıştığı sırada Omnitrix'in kabiliyetini dikkatsizce içine çekip bırakmıştı, Kevin Ben'le karşıt olmaya çalışmıştı. Kevin sonunda Ben'in orjinal on formundan çirkin bir birleşim oldu ve Ben'i suçladı. Vilgax finalde yine geri döndü, başlangıçta başaramadı, Kevin'la takım olmayı umdu ve başardı. Tekrar, başarısız oldu ve bu kez her ikisi de ve Kevin değişik boyutta tuzak kurdu, geçersiz oldu. Bu sezonun başka bir olay sırasında Gölge Hayalet yok edildi, Ben'in orjinal 10 formundan biri oldu. Omnitrix'ten kaçmıştı, planlarıyla Ben'e sahip olmak istedi ve Omnitrix'i kendi mirası gibi kullanıp fethetmek istiyordu. Her nasılsa yenildi ve Ben tarafından yok edildi.

Üçüncü sezonun hikayesinin çizimi henüz karacaydı. Birkaç bölümün konusu çevredeki uzaylıların korkunç canavarları Omnitrix aygıtının telepatiksel dokunuşla kazanmasıydı. Mora boyanmış ışıklandırma nedeniyle Doktor Vicktor'ın Frankenstein uzaylısını yaratmasıyla, onlar müjdeyle ortaya çıktı. Vicktor, geri döndü, Gölge Hayalet'e sadık oldu, sonra üçüncü sezonda canlandırdı. Planı Korodyum ışığı projesiyle özel istasyonda çarpazlama ve New Mexico'daki (Meksika) vericiyle dünyayı kullanıp dünyayı karanlıklaştırmak, böylece o izin verilen tam güçle ve kuralla gezegeni yok edecekti. Kalkıştı, her nasılsa, Ben engelledi; o güneşin korunmazlık emrini bitirdi ama Omnitrix'in DNA'sını ele geçiremedi.

Dördüncü sezon yaz tatili bittiğinde Ben'in son macerası eski haline döndü. Bir kaç bölümün konusu çevrede lider herzaman şovalyelerin organizasyonu, her zaman kral ve kendi Tennyson ile verilen fikirler bitip eski haline döndü. Ben'in birkaç düşmanı grup üyeleği için bir araya toplanıp çalışırlar, Tennysonların her iki savaşıda ve dağdaki hızlı temel tesisatçılıkla güç çalmalarıda "Negatif 10" oldu. Ben sonunda her zamanki krallığı kaybetmiş, dağdaki hızlı oluşum yüzü yok olmuştur, herşeye rağmen hologramla yüzleri yeniden canlandırmıştır. Ben 10: Secret of the Omnitrix onun kısaca sonraki noktasıdır.

Serinin final bölümü yaz tatili bittikten sonra Ben'in normal hayatına dönüşü mümkün kabullenerek gösterilmiştir ve onun babası gizli güçleri ve millet generalliği bitip geri dönmüştür, sonra final doruğuna ulaştığında Vilgax ile savaşmıştır. Ben 10: Race Against Time (Ben 10: Zamana Karşı Yarış) adlı filmde kişilerin portreleri durumuna göre benzemiştir, film ve sırrın kalma güvenliği için orjinal karakterlerin Ben'in yaptığı kavgalardan farklı olarak yaratılmıştır.




JANGEUM RÜYASI
[Resim: 112.png]

[Resim: 114.png]

[Resim: 113.png]

[Resim: Taejanggum1012.jpg]



[Resim: episode-27-collage.png]


[Resim: janggeum_dream.jpg]


[Resim: 47853ph5.jpg]



[Resim: episode-26-collage.png]


[Resim: b5b7766ef80c20_thumb.jpg]YUMURCAK SEVERLERİ SAKIN KAÇIRMAYIN.
                       
 

HIGH SCHOOL MUSICAL 2



TROY BOLTON:

İDEAL DELİKANLI TROY YILDIZ BASKETBOLCU,BAHAR MÜZİKALİNİN YILDIZI VE GABRİELLA'NIN GÖZ BEBEĞİ.EVANS AİLESİNİN KÜLÜBÜNDE İŞ BULUNUNCA ÖNÜNE FEIRSATLAR DÜNYASI SERİLİYOR.SORUN ŞU Kİ,WİLDCATSLERDEN VE GABRİELLADAN VAZGEÇİP SHARPAY VE AİLESİNE KATILMASI GEREKLİ.TROY SERVET VE ŞÖHRETİ ARKADAŞLARINA TERCİH Mİ EDECEK?




 

PAMUK PRENSES

 Her yerin karla kaplı olduğu bir kış günüymüş. Bir kraliçe, sarayının pencerelerinden birinin arkasında bir yandan nakış işliyor, bir yandan da hayal kuruyormuş. Derken birden parmağına iğne batmış ve gergefin üstüne üç damla kan akmış.

       Kraliçe kan damlalarına bakar bakmaz, “Çocuğum kız olursa, teni kar gibi ak, yanakları kan gibi al, saçları da pencerenin çerçevesi gibi kapkara olsun,” diye geçirmiş içinden.

       Bu olaydan kısa bir süre sonra bir kız çocuğu getirmiş dünyaya. Kızı tıpkı içinden geçirdiği gibi bir kızmış. Ona Pamuk Prenses adını vermişler. Ne yazık ki kraliçe doğumdan birkaç saat sonra ölmüş.

       Bir yıl sonra Kral yeniden evlenmiş. Yeni Kraliçe çok güzel bir kadınmış. Güzelliğine güzelmiş, ama bir o kadar da kibirliymiş, kendisinden daha güzel birinin olabileceğini düşüncesine bile tahammül edemezmiş. Odasında sihirli bir aynası varmış. Her gün o aynanın karşısına geçer, saatlerce kendisini seyreder ve sonunda,

       “Ayna, ayna söyle bana

       En güzel kim bu dünyada,”

       Diye sorarmış. Ayna da hiç duralamadan, “Sizsiniz Kraliçem,” dermiş.

       Fakat, Pamuk Prenses on dört yaşına geldiğinde, bir gün ayna şöyle demiş:

       Güzelsiniz Kraliçem, güzel olmasına,

       Ama Pamuk Prenses sizden daha güzel.”

       Kraliçe bunu duyunca çok kızmış, öfkesinden ne uyku girmiş gözüne, ne de bir lokma yemek yiyebilmiş. ‘Ne yapmalı, ne etmeli?’ diye düşünüp durmuş günlerce. Sonra kararını vermiş ve sarayın avcısını çağırmış huzuruna.

       “Pamuk Prenses’i ormana götür ve orada öldür. Öldürdüğüne kanıt olarak da kalbiyle ciğerini sök, bana getir.”

 

       Avcı Pamuk Prenses’i ormana götürmüş, bıçağını çekmiş. Fakat Pamuk Prenses’in ağladığını görünce onu öldürmeye kıyamamış. Pamuk Prenses ağaçların arasına dalıp gözden kaybolurken, “Ben yapamadım, ama hava kararıncaya kadar bir ayı veya bir kurt benim yapamadığımı yapar nasıl olsa,” demiş.


Yolda genç bir yabandomuzu çıkmış avcının karşısına. O da hayvanı oracıkta öldürmüş, kalbiyle ciğerini söküp Kraliçe’ye götürmüş.

       Ama Pamuk Prenses’i avcının düşündüğü gibi ne bir ayı ne de bir kurt yemiş. Akşam olup hava kararınca dağların ardında küçük bir eve gelmiş. Kapısını çalmış, açan olmamış. Cesaretini toplayıp içeri girmiş.

       İçeride üzeri yenmeye hazır yiyeceklerle dolu yedi küçük tabağın bulunduğu yedi küçük sandalyeli uzun bir masa varmış, duvar dibinde de yedi yatak diziliymiş. Beklemiş, beklemiş, ama kimsecikler gelmemiş. Çok aç ve çok yorgun olduğu için daha fazla bekleyememiş ve her tabaktan bir kaşık yemek almış, yedi yataktan yedincisine yatıp uykuya dalmış.

       Biraz sonra evin sahipleri eve dönmüşler. Dağların derinliklerinde bulunan bir gümüş madeninde çalışan yedi cücelermiş bunlar.

       Pamuk Prenses’i görünce, “Ne kadar güzel bir kız!” demişler.

       Sabah olup uyandığında Pamuk Prenses cüceleri görünce önce çok korkmuş, ama kısa bir süre sonra onlardan bir kötülük gelmeyeceğini, onların çok iyi insanlar olduklarını anlamış. Yedi cüceler Pamuk Prenses’ten evlerini çekip çevirmesini istemişler, o da hemen kabul etmiş.

       “Hoşça kal,” demişler yedi cüceler işe giderlerken.

       “Kapıyı kimseye açma. Eğer üvey annen burada olduğunu öğrenirse seni tekrar öldürmeye kalkar sonra.”

       Bir gün Kraliçe tekrar aynasının karşısına geçmiş. Aynadan şu cevabı alınca suratının aldığı şekli varın siz düşünün artık:

       “Güzelsin Kraliçem, buraların en güzeli sizsiniz

       Ama ne var ki, yüksek dağların ardında

       Cücelerin küçük, şirin evindeki

       Pamuk Prenses dünyalar güzeli.”

       Bunu duyar duymaz Kraliçe hemen kolları sıvamış. Yaşlı bir satıcı kadın kılığına bürünmüş ve elinde içi kurdele dolu bir tablayla dağlara doğru çıkmış yola.

       Cücelerin evine varınca, “Kurdelelerim var, harika kurdeleler!” diye seslenerek kapıyı çalmış. Kimin geldiğine bakmak için pencereye çıkan Pamuk Prenses kurdeleleri görünce içi gitmiş. ‘Bunda ne kötülük olabilir ki!’ diye düşünerek kapıyı açmış.

       “Bunu mu beğendin güzelim?” demiş Kraliçe kurdeleyi Pamuk Prenses’in boynuna takarken. Sonra kurdeleyi sıktıkça sıkmış, ta ki Pamuk Prenses ölü gibi boylu boyunca yere uzanana kadar.

       O gece yedi cüceler Pamuk Prenses’i o halde bulmuşlar. Kurdeleyi kesmişler ve Pamuk Prenses hayata dönmüş tekrar. Böylece Kraliçe’nin elinden ikinci kez kurtulmuş Pamuk Prenses.

       Ertesi sabah Kraliçe anasının karşısına geçmiş yeniden. Aynadan Pamuk Prenses’in hâlâ yaşadığı haberini alır almaz hemen kılık değiştirmiş ve bir kez daha dağların yolunu tutmuş.

       “Taraklarım var, harika taraklar!” diye seslenmiş cücelerin evinin kapısında. Pamuk Prenses yaşlı kadının elinde tuttuğu tarafı görünce başına gelenleri unutuvermiş. Kapıyı açmış.

       “Saçların ne güzel, bırak ben tarayayım,” demiş Kraliçe. Ama tarak zehirliymiş, başına değer değmez Pamuk Prenses ölü gibi yere uzanmış. O gece yedi cüceler saçından tarağı almışlar ve Pamuk Prenses yeniden hayata dönmüş. Böylece Kraliçe’nin elinden üçüncü kez kurtulmuş Pamuk Prenses.

       Ertesi gün Kraliçe aynasının karşısına geçince, Pamuk Prenses’in hâlâ yaşadığını öğrenmiş. Öfkesi burnunda, bu kez en büyülü iksirini hazırlayıp bir elmanın yarısına sürmüş. Sonra da yaşlı bir dilenci kılığına girip yola koyulmuş.

       “Güzel kızıma tatlı bir elma benden, armağan,” demiş Kraliçe, pencereden bakan Pamuk Prenses’e. “Pencereden de verebilirim, kapıyı açmana gerek yok.”

       “Kötü diye mi almıyorsun yoksa,” demiş Kraliçe, Pamuk Prenses’in kararsız olduğunu görünce. Sonra da zehirsiz tarafından ısırmış ve, “Al bak harika!” diyerek uzatmış, yanakları gibi al al elmayı Pamuk Prenses’e.

       Pamuk Prenses elmayı zehirli tarafından ısırır ısırmaz cansız yere uzanmış.

       Kraliçe pencereden içeri, Pamuk Prenses’e bakmış. “Nihayet senden kurtuldum, artık dünyanın en güzeli benim,” demiş. Oradan doğruca saraya gitmiş. Erkesi gün aynaya kimin en güzel olduğunu sorduğunda ayna, “Sizsiniz Kraliçem,” deyince dünyalar onun olmuş.

       Bu sefer cücelerden hiçbiri Pamuk Prenses’i uyandıramamış ölüm uykusundan. Aradan üç gün geçmiş, bütün umutlarını kaybetmişler. Fakat nedense Pamuk Prenses hiç de ölü gibi durmuyormuş. O yüzden yedi cüceler onu gömmemişler ve camdan bir tabut içine koymuşlar, tabutu da yüksek bir tepenin en tepesine yerleştirmişler.

       Günlerden bir gün cüceleri ziyarete gelen bir Prens oradan geçerken camdan tabutun içinde Pamuk Prenses’i görmüş ve hemen ona âşık olmuş.

       “Onu sarayıma götürmeme izin verin,” diye yalvarmış Prens.

       Yedi cüceler ona acımışlar ve izin vermişler. Prens’in uşakları tab

utu kaldırırken Pamuk Prenses’in boğazına takılmış olan zehirli elma parçası pat düşmüş ağzından. Pamuk Prenses doğrulmuş nerede olduğunu anlamadan, gözünü açmış, yakışıklı Prensi karşısında görmüş. Görür görmez ona âşık olmuş. Birkaç hafta sonra nişanlanmışlar.

 

       Derken düğün günü gelip çatmış. Düğüne çağrılanlar arasında Pamuk Prenses’in üvey annesi de varmış. Üvey annesi sarayın salonuna girer girmez Pamuk Prenses’i tanımış, ama bu sefer bir şey yapmaya fırsat bulamamış. Çünkü Prens’in adamları Kraliçe’yi hemen yakalamış, Prens de onu artık kötülük yapamayacağı uzak bir ülkeye sürgün etmiş. O günden sonra Pamuk Prenses, güzelliğinin yanı sıra mutluluğuyla da ün salmış.



RAPUNZEL

Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş.

   Bir gün pencereden komşu evin bahçesindeki güzel çiçekleri ve sebzeleri seyrederken, kadının gözleri sıra sıra ekilmiş özel bir tür marula takılmış. O anda sanki büyülenmiş ve o marullardan başka şey düşünemez olmuş.

   “Ya bu marullardan yerim ya da ölürüm” demiş kendi kendine. Yemeden içmeden kesilmiş, zayıfladıkça zayıflamış.

   Sonunda kocası kadının bu durumundan öylesine endişelenmiş, öylesine endişelenmiş ki, tüm cesaretini toplayıp yandaki evin bahçe duvarına tırmanmış, bahçeye girmiş ve bir avuç marul yaprağı toplamış. Ancak, o bahçeye girmek büyük cesaret istiyormuş, çünkü orası güçlü bir cadıya aitmiş.

   Kadın kocasının getirdiği marulları afiyetle yemiş ama bir avuç yaprak ona yetmemiş. Kocası ertesi günün akşamı çaresiz tekrar bahçeye girmiş. . Fakat bu sefer cadı pusuya yatmış, onu bekliyormuş.

   “Bahçeme girip benim marullarımı çalmaya nasıl cesaret edersin sen!” diye ciyaklamış cadı. “Bunun hesabını vereceksin!”

   Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları nasıl canının çektiğini, onlar yüzünden nasıl yemeden içmeden kesildiğini . bir bir anlatmış.

   “O zaman,” demiş cadı sesini biraz daha alçaltarak, “alabilirsin, canı ne kadar çekiyorsa alabilirsin. Ama bir şartım var, bebeğiniz doğar doğmaz onu bana vereceksiniz.” Kadının kocası cadının korkusundan bu şartı hemen kabul etmiş.

   Birkaç haftasonra bebek doğmuş. Daha hemen . o gün cadı gelip yeni doğan bebeği almış. Bebeğe Rapunzel adını vermiş. Çünkü annesinin ne yapıp edip yemek istediği bahçedeki marul türünün adı da Rapunzel’miş.

   Cadı küçük kıza çok iyi bakmış. Rapunzel oniki yaşına gelince, dünyalar güzeli bir çocuk olmuş. Cadı bir ormanın göbeğinde, yüksek bir kuleye yerleştirmiş onu. Bu kulenin hiç merdiveni yokmuş, sadece en tepesinde küçük bir penceresi varmış.

   Cadı onu ziyarete geldiğinde, aşağıdan “Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını !” diye seslenirmiş. Rapunzel uzun örgülü saçlarını percereden uzatır, cadı da onun saçlarına tutuna tutuna yukarı tırmanırmış.

   Bu yıllarca böyle sürüp gitmiş. Bir gün bir kralın oğlu avlanmak için ormana girmiş. Daha çok uzaktayken güzel sesli birinin söylediği şarkıyı duymuş. Ormanda atını oradan oraya sürmüş ve kuleye varmış sonunda. Fakat sağa bakmış, sola bakmış, ne merdiven görmüş ne de yukarıya çıkılacak başka bir şey.

   Bu güzel sesin büyüsüne kapılan Prens, cadının kuleye nasıl çıktığını görüp öğrenene kadar hergün oraya uğrar olmuş. Ertesi gün hava kararırken, alçak bir sesle “Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını !” diye seslenirmiş. Sonrada kızın saçlarına tutunup bir çırpıda yukarı tırmanmış.

   Rapunzel önce biraz korkmuş, çünkü o güne kadar cadıdan başkası gelmemiş ziyaretine. Fakat prens onu şarkı söylerken dinlediğini, sesine aşık olduğunu anlatınca korkusu yatışmış. Prens Rapunzel’e evlenme teklif etmiş, Rapunzel’de kabul etmiş, yüzü hafifce kızararak.

   Ama Rapunzel’in bu yüksek kuleden kaçmasına imkan yokmuş. Akıllı kızın parlak bir fikri varmış. Prens her gelişinde yanında bir ipek çilesi getirirse, Rapunzel’de bunları birbirine ekleyerek bir merdiven yapabilirmiş.

   Her şey yolunda gitmiş ve cadı olanları hiç farketmemiş. Fakat bir gün Rapunzel boş bulunup da. “Anne, Prens neden senden daha hızlı tırmanıyor saçlarıma?” diye sorunca herşey ortaya çıkmış.

   “Seni rezil kız! Beni nasıl da aldattın! Ben seni dünyanın kötülüklerinden korumaya çalışıyordum!” diye bağırmaya başlamış cadı öfkeyle. Rapunzel’i tuttuğu gibi saçlarını kesmiş ve sonrada onu çok uzaklara bir çöle göndermiş.

   O gece cadı kalede kalıp Prensi beklemiş. Prens, “Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını !” diye seslenince. cadı Rapunzel’den kestiği saç örgüsünü uzatmış aşağıya. Prens başına neler geleceğini bilmeden yukarıya tırmanmış.

   Prens kederinden kendini pencereden atmış. Fakat yere düşünce ölmemiş, yalnız kulenin dibindeki dikenler gözlerine batmış. Yıllarca gözleri kör bir halde yitirdiği Rapunzel’e gözyaşları dökerek ormanda dolaşıp durmuş ve sadece bitki kökü ve yabani yemiş yiyerek yaşamış.

   Derken bir gün Rapunzel’in yaşadığı çöle varmış. Uzaklardan şarkı söyleyen tatlı bir ses gelmiş kulaklarına.

   “Rapunzel! Rapunzel!” diye seslenmiş. Rapunzel, prensini görünce sevinçten bir çığlık atmış ve Rapunzel’in iki damla mutluluk göz yaşı Prensin gözlerine akmış. Birden bir mucize olmuş, Prensin gözleri açılmış ve Prens görmeye başlamış.

   Birlikte mutlu bir şekilde Prensin ülkesine gitmişler. Orada halk onları sevinçle karşılamış. Mutlulukları ömür boyu hiç bozulmamış.

Grimm Kardeşler

 




www.yakutperim.tr.gg
www.koalam.tr.gg

                       
 
  disney.com
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  OCAK AYINDA 1 YAŞINA BASIYOR!
  HANNAH MONTANA
Montana 24 Mart 2006'da yayınına başlanan Disney Channel orijinal dizisidir. Dizide çifte yaşam süren Miley Steward konu ediliyor. Miley, 15 yaşında sıradan bir gençtir. Ama onun ikinci yüzü Hannah Montana ise dünyaca ünlü bir pop yıldızıdır. Miley'nin sınıf arkadaşları onun ikinci kişiliğini bilmemektedirler. o dünyayı dolaşır, hayranlarını aynı zamanda menajeri olan babasının yazdığı müzikle eğlendirir. Miley her çocuğun hayalindeki hayatı yaşar. Ancak gözkamaştırıcı yaşamın ve şöhretin limuzinler, şık giysiler, ünlülerle takılmak gibi getirileri olsa da Miley en çok kendisine diğer gençler gibi davranılmasınıve yaşıtları gibi bir yaşam sürmeyi ister.

9 Nisan 2008'de, Hannah Montana'nın 3. sezonunun yayınlanacağı söylendi ve 4 Ağustos 2008'de 3. sezon çekilmeye başlandı. 3. sezonon ilk bölümü 2 Kasım 2008'de yayınlandı ve şu anda çekimleri devam ediyor.
  BEN 10
Ben Tennyson: Tam adı Benjamin Tennyson’dır. Omnitrix’i bileğinde taşıyan kişidir.Dizinin ana karakteridir.Huysuz, sabırsız, yaramaz ama diğerlerine yardım etmekten de çekinmeyen iyi kalpli 10 yaşında bir çocuktur.Omnitrix’i bulunca hayatı değişmiş ve bir kahraman olmuştur. Gwen Tennyson: Ben’in kuzenidir.Herşeyin en iyisini ister.Kendini Ben’den büyük bilir.O daima büyük hayaller peşindedir.Ben’in her şeyini karıştırır, ve hiçbir şeyi Ben ile paylaşmaz. Kuzeni Ben’in her zaman şapşal olduğunu düşünür. Max/Büyükbaba Tennyson:Ben ve Gwen’in büyükbabasıdır.Onları doğru yola götürür ve onlara tavsiyelerde bulunur.Ben ile Gwen’e sahip çıkar.Ve babalık yapar.Ben ile Gwen’in çoğu kez hayatını kurtarmıştır. Eskiden resmî olmayan “Tesisatçılar” adlı bir ekipte dünyayı kurtarmak için çalışıyordu. Vilgax: Omnitrix’i; hatta Dünya’yı ele geçirmeye çalışır. Çok tehlikeli bir uzaylıdır. Bir bölümde Ben Vilgax’ı parçalayarak yok ettiğini düşünmüş ancak Vilgax yok olmamıştır, sadece vücudu parçalanmıştır. BEN 10 CARTOON NETWORK'TE..
  ÖNCEK KARAKTERLER KİMLERDİ VE İLK KARAKTER KİMD?
İLK STAR ÇİZGİ FİLM CARS....
ÖNCEK KARAKTERLER O AYA GELDİKÇE YAYINLANACAK.
  ÖNEMLİ NOT
SİTEME EĞER ÜYEYSEN ANA SAYFA(HOME)"DEN ÜYELİK GİRİŞİ YAPABİLİRSİN

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol